Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet ve Yeseviyye Tarikatı

Benzer İçerikler

Ahmet Yesevi’nin Hayatı

Hazret-i Sultan, Pir-i Türkistan, Sultanü’l-Evliya, Hace-i Türkistan ve Evliyalar Serveri Ahmet Yesevi, on birinci asrın ikinci yarısında günümüz Kazakistan Cumhuriyeti yerleşim merkezlerinden Çimkent’e bağlı Sayram kasabasında dünyaya geldi. Ahmet Yesevi’nin babası Şeyh İbrahim, annesi ise Ayşe Hatundur. Mezarı Sayram’da bulunan Şeyh İbrahim, ehlibeyt neslinden ve bölgenin itibarlı manevi şahsiyetlerinden biri kabul edilmiştir. Annesi Ayşe Hatun, Musa Şeyh’in kızıdır. Önce annesini, sonra da babasını kaybeden Ahmet Yesevi, yedi yaşından itibaren ablası Gevher Şehnaz’ın yanında yetişmiştir. Ablasıyla birlikte Sayram’dan ayrılıp Yesi’ye yerleşen Ahmet Yesevi ilköğrenimini burada almıştır:

Yedi yaşta Arslan Bab’a verdim selam;

“Hak Mustafa emanetini lütfedin” dedim;

Hem o vakit bin bir zikrini tamam ettim;

Nefsim ölüp la-mekana yükseldim işte.

Hikmetinde de belirttiği üzere Ahmet Yesevi, Yesi’ye varınca Arslan Baba’nın teveccühüne mazhar olmuştur.  

Temel eğitimini Yesi’de tamamlayan, Arslan Baba’dan melamilik esasına dayalı tasavvuf terbiyesi gören Ahmet Yesevi, Arslan Baba’nın vefatından sonra Buhara’ya gitmiş ve burada Yusuf Hemedani’ye (Ö.534/1133) intisap etmiştir. Yusuf Hemedani’nin yanında hem medrese ilimlerini tahsil etmiş hem de yarım kalan seyr-u sülukunu tamamlamıştır. İlim, irfan, zühd, takva, vera ve ahlak eğitimiyle daha çok ameli tasavvuf temelli terbiye görmüştür. O da şeyhi Hemedani gibi şer’i esaslara sadık kalmış, sünnet-i seniyyeye ittibayı çok önemsemiş ve Hanefi mezhebine bağlı bir isim olarak tanınır olmuştur.

Ahmet Yesevi’nin eğitim aldığı iki sufi şahsiyet dışında ibrahim b. Edhem (Ö.161/777), Şakik-i Belhi (Ö.194/809), Ma’ruf-i Kerhi (Ö.200/816), Bayezid-i Bistami (Ö.261/875), Cüneyd-i Bağdadi (Ö.297/909), Hallac-ı Mansur (Ö.309/921) ve Şibli (0.334/945) gibi seçkin mutasavvıfların tesiri altında da kaldığı görülmektedir.

Yusuf Hemedani’nin vefatından sonra Buhara’daki irşat hizmetlerini dört halifesi devam ettirmiştir. Bunlar sırasıyla Hace Abdullah Berki (Ö.552/1157), Hace Haşan Endaki (Ö.555/1160), Ahmet Yesevi ve Abdulhalık-ı Gücdüvani’dir (Ö.595/1199). Ahmet Yesevi Buhara’daki irşat hizmetlerini bir süre deruhte ettirdikten sonra, irşat makamını dördüncü halife Gücdüvani’ye bırakarak Yesi’ye gitmiştir.

63 yaşına girdikten sonra Ahmet Yesevi, tekkesinin bir tarafına üç arşın derinliğinde bir çilehane yaptırarak oraya çekilmiştir. Onun bu tutumu, Hz. Peygamberim ömrünün o kadar oluşunu kendine “üsve” (örnek) edinmesinden kaynaklanmıştır.

Ahmet Yesevi’nin İbrahim isimli bir oğlu olmuş fakat Ahmet Yesevi hayattayken küçük yaşta vefat etmiştir. Gevher Şehnaz isimli kızı ise Ahmet Yesevi’nin soyunu devam ettirmiştir.

1167’de Yesi’de vefat eden Ahmet Yesevi’nin mezarı üzerine daha sonra Timur tarafından türbe yaptırılır. Türbenin bulunduğu camiye Cami-i Hazret, bu camiinin bulunduğu Türkistan şehrine de Hazret-i Türkistan veya sadece Hazret denmektedir.

Farklı Türk boylarının ortak manevi atası olarak kabul edilen Ahmet Yesevi’nin türbesi asırlardır Türkmen, Özbek, Kazak ve Kırgız Türkleri tarafından ziyaret edilmiştir.

Divan-ı Hikmet

Ahmet Yesevi’nin tasavvufi manzumelerini içine alan meşhur eserine ‘Divan-ı Hikmet’ adı verilmektedir. Ahmet Yesevi, Arapça ve Farsça lisanlarındaki tasavvufi eserleri anlayamayan Türkleri aydınlatmak, müritlerine tasavvufi hakikatleri takrir ve telkin maksadıyla şiire yönelmiştir. Dolayısıyla o, hikmetlerini edebi bir eser ortaya koymak amacıyla yazmamıştır. Ahmet Yesevi için hikmetler gaye değil, ancak birer vasıtadır.

Ahmet Yesevi’ye ait hikmetlerin başlıca gayesi; İslamiyet’in esaslarını öğretmek, sağlam inanç akidesini tanıtmak, tasavvufun inceliklerinden bahsetmek, tarikatın adab ve erkanını telkin etmektir.

Dörtlüklerle yazılmış hikmetlerde kıt’a sayısı 5-28 arasında değişmekle birlikte çoğunlukla 10-12 kıtalık hikmetler tercih edilmiştir. Bir kısım hikmetlerde gazel tarzının, münacaatlarda ise mesnevi tarzının kullanıldığı bilinmektedir. Gazel tarzındaki hikmetlerin bir kısmı musammat şeklindedir. Gazellerdeki beyit sayıları 5-15 arasında değişmekte, ancak, 7 beyitlik gazeller ise çoğunluktadır.

Hikmetlerin kayda geçirilmesinde kadınların büyük katkısı olmuştur. Daha Ahmet Yesevi hayatta iken kızı Gevher Şehnaz, onun hikmetlerini öğrenmiş ve öğretmiştir. Gevher Şehnaz vasıtasıyla hikmetler önce komşulara, çevre köylerin kadınlarına ve sonra da dalga dalga bütün Türkistan’a yayılmıştır. XII. yüzyıldan günümüze kadar devam etmiş olan bu gelenek, Çiltan diye isimlendirilen kırk kişiden oluşan kadın/kız grubu tarafından belirli bir düzen içerisinde gerçekleştirilmiştir. Çiltan grubu kare şeklinde diz çökerek otururlar, aralarında kadın ve çocuklardan oluşan dinleyiciler bulunurdu. Böylece dualar ve hikmetler onarlık gruplar halinde, koro şeklinde okunurdu.

Divan-ı Hikmet’in muhtevasını genel anlamda İslam düşüncesinin ana konuları, Horasan sufiliğinin temel esasları ve Yesevi tarikatının prensiplerini teşkil etmektedir. Kimi hikmetlerde toplumsal sorunlar ve ahlaki esaslar üzerinde durulmaktadır. İlahi aşk, tevhid, İlahi irade ve kudret, Hz. Peygamber’e hürmet ve peygamber sevgisi, sünnete ittiba, zühd ve takva, İslam ahlakı, menkıbeler, ahiret hayatı, kıyamet halleri, cennet-cehennem tasvirleri, dünyadan zahidane şikayet, dervişliğin faziletleri, sufilere ait öyküler, zikir ve halvet gibi hususlar hikmetlerin genel muhtevasını oluşturmaktadır. Yer yer ayet ve hadislerden referans veren Ahmet Yesevi, şiirlerinde; günahlardan ve sevaplardan, Allah’ın kahrından ve rahmetinden bahsetmiştir.

Ahmet Yesevi’nin Etkileri ve Yeseviyye Tarikatı

Ahmet Yesevi, vaz’ ettiği tarikatı ve devrinde yetiştirdiği derviş ve talebeleriyle “Pir-i Türkistan” sıfatıyla büyük bir sufi olarak şöhret kazanmıştır. Ahmet Yesevi’nin kurucusu olduğu ve kendi adıyla anılan Yeseviyye tarikatı; sünnet, zühd ve melamilik olmak üzere üç temele dayanmaktadır. Yeseviliğin adab ve erkanı hakkındaki bilgilerimiz, bizzat Ahmed Yesevi’nin bize ulaşan hikmetlerine, kendisine maledilen Fakr-name risalesine ve bir Yesevi dervişi olan Hazini‘nin Ahmet Yesevi ve tarikatı hakkında kıymetli malumatı ihtiva eden “Cevahiru’l-ebrar min emvaci’l- bihar” adlı eserine dayanmaktadır.

Ahmet Yesevi’nin kurucusu olduğu Yeseviyye tarikatı, her yönü ile Türk kimliğini yansıtan bir tasavvufi akımdır. Yesevilik, cehri zikir uygulamasını, sülük metodu olarak kabul etmiştir. Göçebe Türk yaşayışında kadın ve erkeğin iç içe bulunmasının zaruri bir sonucu olarak Ahmed-i Yesevi’nin zikir meclislerinde kadınlarla erkekler bir arada bulunmuşlardır.

Bektaşilik, Nakşibendilik ve İkaniyye gibi kimi tarikatları etkileyen Yeseviliğin beş esası vardır. Bunlar;

  • Tevhidi esas alan tasavvuf anlayışı,
  • Hz. Peygamberin sünnetine mutlak bağlılık,
  • Şeriata dayalı tarikat çizgisi,
  • Riyazet ve mücahede,
  • Halvet ve zikirdir.

Bütün tarikatlarda olduğu gibi Yeseviyye’nin de birtakım adabı bulunmaktadır. Marifet-i Hak, sehavet-i mutlak, sıdk-ı muhakkak, yakin-i mustağrak, tevekkül-ı nzk-ı muallak, tefekkür-i müdekkak ise Yeseviyye tarikatının altı ahkamıdır.

İlm-i din-i yakin, hilm-i mübin-i metin, sabr-ı cemil, rıza¬yı Çelil, ihlas-ı Halil, kurb-ı Cezil de şeyhlik ve mürşidlik makamının erkanıdır.

Ahmet Yesevi’ ye göre, yetmiş ilim okumadan ve yetmiş makam geçmeden şeyhlik makamına ulaşılamaz. Bu ilimler kırk dört makam içinde toplanmıştır. Bu makamları elde etmeden şeyhlik iddiasına kalkışan, ehlullahın nefretini celbeder. Ahmet Yesevi’ye göre bahsedilen bu kırk dört makamın esası şu sekiz makamdır: Tevbekarlar makamı, alimler makamı, zahidler makamı, sabirler makamı, raziler makamı, şakirler makamı, muhibler makamı ve arifler makamı.

Yesevilikte, cemaatla namaz, seherlerde uyanıklık, sürekli abdestli olmak, Allah’ın huzurunda bulunma bilincini korumak, sürekli Allah’ı zikretmek, salihlere uymak tarikatın sünnetleri olarak kabul edilirken; sevinç ve tasalı hallerde misafir ağırlamak, misafir ne kadar fazla durursa ganimet bilmek, misafirliği uzatmak, misafir ne isterse yapmağa çalışmak, Ahmet Yesevi’ye ve şeyhe dua etmek tarikatın müstehapları sayılmaktadır.

Böylesi özellikleri ile şer’i anlayışı ve nebevi sünneti şiar edinen Yeseviyyenin kısa zamanda İslam dünyasında intişar ettiği görülmektedir. Yeseviyye, önce Seyhun çevresindeki Taşkent ve civarında tutunduktan sonra, Harezm tarafına yayılmış, Maveraunnehir’de kuvvetlenmeye başlamıştır. Farklı dervişlerle Horasan, Azerbaycan, Anadolu bölgelerine kadar yayılan bir tarikat olmuştur. Türklere mahsus sayabileceğimiz bu tarikat, Nakşibendiliğin ortaya çıkmasına kadar Türk memleketlerinde genellikle hüküm sürmüştür. Nakşibendiliğin ortaya çıkmasından sonra, bilhassa Maveraünnehir Türkleri arasında Nakşibendilik büyük bir yer kazanmış, daha sonra Horasan ve Harezm’e de nüfuz etmiştir.


Kaynakça

Prof. Dr. Kadir Özköse (2014). Türk İslam Düşüncesi Tarihi . Ömer Bozkurt (Ed.), Ahmed Yesevi (s. 183-199). Ankara: Divan.

İlginizi Çekebilir

Jül Sezar (Julius Caesar)

Çocukluk DönemiJül Sezar, MÖ 100 yılında Roma'nın Subura kentinde aristokrat ancak zengin olmayan bir ailede dünyaya geldi. Tam adı...